Bu soruyu gördüğünüzde, belki de, “O kadar çok kitap yayınlanıyor ki, kütüphanemde o kadar çok okumadığım kitap var ki, zaten okumaya yetişemiyorum, bir de dönüp, okuduğum kitabı tekrar mı okuyacağım?” diyebilirsiniz.
Bu sorunun cevabı çoğu zaman kitabın türünün bir fonksiyonu olmakla birlikte ilgi alanınıza bağlı olarak da değişebiliyor. Özellikle, yıllar önce yayımlanmış ve halen güncelliğini yitirmemiş kitapları okurken, gerek zamanla dünyanın, şartların değişimi ve gerekse de sizin kendinizi kişisel olarak geliştirmenize bağlı olarak, aynı kitabı, okuduğunuz farklı dönemlerde farklı bakış açıları ile anlatılanlara bakabileceksiniz. Farklı düşüncelere kapılabileceksiniz ya da altlarını çizdiğiniz cümlelere ilave olarak altlarını çizeceğiniz yeni cümleler olabilecektir. Kim bilir belki de okuduğunuz dönemde altını kanatarak çizdiğiniz bir cümlenin, bugün tekrar okuduğunuzda, üstünü karartarak çizebileceksiniz.
Çok okumak kadar, okuduklarınızın üzerine çok düşünmek ve onlardan esinlenerek yeni içerikler üretmek işin bir başka yönü olacak.
Bazen hızlı okuma tekniklerine başvuracaksınız, kitabı ikinci üçüncü defa okurken veya o sayfada bir şey yoktu deyip atlayacaksınız. Kim bilir? belki de tıpkı bir şarkının notalarındaki gibi sizi eskilere götürecek. Kaybettiğiniz birine okuduğunuz satırlarda dakikalarca durup seyre dalacaksınız sarı sayfaları. Hatta, ikinci defa okurken kitabı, sayfayı kapattığınız da, rahmetli annenizin yaptığı yemeklerin kokusu gibi bir koku çarpacak yüzünüze. Hatta, “son bahardı, ben okurken, rüzgarın gücüne dayanamayan kuru çınar yaprağı takılmıştı pencereme” diyebilirsiniz.
Bazen de genişletilmiş baskıları yayınlanır kitapların. İkinci, üçüncü okuyuşta, onları tercih edin derim. Çünkü, yazar da yazdığından pişman olabilir. Ama, bir defa yazmıştır. Düzenlemek ister, ilaveler yapmak ister. Soruyu tersten sorabiliriz. Bir kitap kaç defa yazılmalı?
Soruların cevaplandırmak size kaldı maalesef.