water_hammer

Karoşi

Çalışmanın miktarını neye göre, nasıl ölçüyoruz?
“Çok çalıştım.” dediğinizde, neye göre kıyaslıyoruz? Süreye göre mi? Bitirmeniz gereken işlere göre mi? Başkasına göre mi?
Aslında bu muğlak terimler yoruyor insanı. Mesela, birisine, bir soru sorduğunuzda, “sen bilirsin ya da siz bilirsiniz.” cevabının çok da cevap olduğunu, çok samimi olduğu düşünülebilir mi?
Geçenlerde, Japonca kökenli Karoshi (Karoşi) diye bir terimle karşılaştım. Aşırı çalışmaktan ölmek anlamına geliyormuş. Çok çalışmanın bir üstü olan aşırı çalışmayı da, aşırı yüklenme, kapasitenin üzerinde (overloaded), aşırı stres altında çalışmak kastediliyordu.
İnsanoğlu, bir dönem, özellikle de sanayi devriminin hemen sonrası hem teknik, teknolojik olarak, hem de sosyal yaşamda, hızlı yaşamanın gayretine girdi ve bunu büyük ölçüde başardı. Ama anladı ki, otomobilin, uçağın ve hayatın hızlanması, yavaşlamasına göre çok daha kolaydı. Hız, bağımlılık yapıyordu. Mesela, internetin ilk yaygınlaşmaya başladığı 90′ lı yıllarında ortalarında, internet hızından çok da bahsetmiyorduk. Zaten kablosuz internette yoktu ve hatta sabit telefonla bağlanıyorduk. Ama, şimdi, saniye mertebesinde gecikmeye tahammülümüz yok. Gecikme ve istemsiz beklemek insana en fazla stres yükleten, zamanı anlamsızlaştıran kavramlardır. Yolun sonu tahammülsüzlüğe çıkar.
Akışanlar Mekaniği’ nde, bilen bilir, “Water Hammer” yani su darbesi ya da koç darbesi denen bir olay vardır. Siz boru içerisinde hızla akmakta olan, akışkanın önünü aniden tıkar, durdurmaya çalışırsanız, özellikle sıvılarda, akışkan sıkışamayacağı için, geriden gelenle, duran akışkan çarğışır ve inanılmaz bir gürültü olur, boru esnek değilse, tesisat patlar. Fotoğraftada böyle bir olay görülüyor.
Tıpkı, ani fren yapan bir otomobilde, öne fırlayıp, emniyet kemerimiz bağlı değil ise, cama çarpmak gibi.
Akıp gitmekte olan, hızını almış yaşamı, aniden durduramazsınız. Bir tren gibi. Ani durdursanız da o biraz daha yoluna devam eder. Durdurursanız, “life hammer” gibi, hayat darbesi ile karşılaşılabilir. Bu olay, su sebillerinde, sifonlarda, sıkça karşılan bir problemlerdir. Hayatı aniden durdurursanız ya da alışkanlıklardan aniden vazgeçerseniz böylesi bir olayla karşılaşılabilir. Örneğin, çok çalışan insanlarda, pazar sendromunun olması da biraz bu yüzdendir. Alışkanlık kazanmak nasıl ki yavaş yavaş olursa, alışkanlıklardan vazgeçmek de yavaş yavaş olmalıdır. Trend, tıpkı bir çan eğrisi gibi düşünülebilir. Önemli olan, o zirve noktayı görebilmek, artık dönüş vaktinin geldiğini sezebilmek ve yukarıda verdiğim karoşi gibi bir durumla karşılaşmamaktır.
Bugün yavaşlamak üzerine, kitaplar, makaleler yazılıyor ve yavaşlamanın, hayatı yavaşlatabilmenin nasıl yapılabileceği ve yavaşlamanın da hayata etkileri sıkça tartışılıyor. İşte hepsinin amacı, hayatı daha iyi düzenleyebilmektir. Yazıyı, Psikiyatrist Prof. Dr. Kemal Sayar’ ın ” Yavaşlayın. Bu hayattan bir defa geçeceksiniz.” sözü ile tamamlayalım.

Paylaşın: